17 Kasım 2018 Cumartesi

İlhanlı Devleti'nin Kurucusu Hülagü Han


Hülagü Han (1217-1265) Cengiz Han'ın torunu olup İlhanlı Devletinin kurucusudur.
Soyu Cengiz Han dan gelen Hülagü Han, ismini Abbasileri yıkan hükümdar olarak tarihe geçirmiştir.
Özellikle İran üstüne yaptığı kez ve Bağdat' ın alınması esnasında yaşanan olaylarla beraber, tarih sayfalarına kanlı bir sayfa açarak ismini duyuran Moğol hükümdarı, tarihin en enteresan kişiliklerinden bir tanesidir.

Cengizhan' ın ölümünün sonrasında, babası Devasa Han Mengü doğrulusunda güneyde İran ve Abbasilere karşı, dedesi Cengiz Han'ın siyasetlerini devam ettirmesi için çalışmaktadır.
Ardından devasa bir Silahlı güç Kuran Hülagü Han, İran'a kez düzenlemiş, ilk etapta hiçbir mukavemet ile karşılaşmadan fethederek yoluna devam etmiştir.
Meşhur Haşhaşilerin Alamut Kalesini abluka etmiş, asırlar boyu kimsenin alamaz dediği Alamut kalesini usta bir bilginlik ve teknoloji ile basitçe fethetmiştir.
Hülagü Han, mühendisleri vasıtası ile sarp bir yamaçta tespit edilen, Alamut kalesini fethederek dünya tarihine geçmiştir. 

Bilindiği emeliyle Alamut kalesi epey sarp kayalıklarda heyetmiş, profesyonel Haşhaşiler doğrulusunda korunmakta ve alınması defa zor bir konumdaydı.
Hülagü Han mühendislerin akıl vermesiyle, kalenin altında tespit edilen tepenin içerisine tüneller kazdırmış ve açılan tünellerin içini tamamiyle Petrol ve Barut ile doldurmuştur.
Kalenin yer aldığı tepeyi sanki dev bir bombaya çevirerek kaleyi havaya uçurmuştur.
Bununla beraber Hülagü Han ve Moğol silahlı gücü, hiç alınamaz olarak bilinen Alamut Kalesi'ni fethederek sonrasında Bağdat'a yönelmiştir.

Babası Devasa Han'nın ona, kendine direnmeyen kasabalara ve milletlere hoşgörüyle davranması, fakat ona direnen şehirleri ise tamamiyle kılıçtan geçirmesi istikametinde öğütte yer almıştır.
Hülagü Han, Bağdat'a ulaşmış ve Halife Mustasım'a teslim olmasını istemiştir.
Halife ise kendine saldırırsa Allah'ın gazabına uğrayacağını ifade ederek teslim olmayı reddetmiştir.
Hülagü Han, bu yüzden epey kızmış ve Moğol muhabere makinesini harekete geçirmiştir.
Abbasiler üstüne Bağdat'a epey kanlı bir kez yapan, Bağdat şehrini defa çok zorluk çekmeden yıkıcı Muhabere kuvveti ile ele geçirmiştir. 

Asıl dram Bağdat'ı fethettikten ardından yaşamıştır.
Dünya tarihine, katliamlar sayfası içerisinde geride bıraktığımız bu seferde, Bağdat' ta yaşayanların bütününün öldürüldüğü ifade edilmektedir.
Kimi kaynaklarda, 1258 seneninde yaşanan savaşta 90 bin bireyin katledilerek öldürüldüğü, bir hafta süresince Bağdat'ın yağmalandığı, fazlası tarihçi doğrulusunda hem düşünce olarak söylenmiştir.
Hülagü Han, Orta Asya şaman inançlarına sahipti, karısı ve annesinin ise Hristiyan bulunduğu söylenmektedir. 

Annesi ve karısının tesirinde kalan Hülagü Han'ın, Abbasilerin Türklere yaptıklarından kaynaklı ve ailesininde telkinleriyle, Müslümanlara defa sıkı bir nefret beslediği söylenir.
Yaptığı faaliyetler ve bu bir nevi ortadadır.
Moğollar uygulanan Düceyil Muharebesinin sonrasında, Bağdat şehrini tamamiyle ele geçirmiş, kaçmak isteyenleri ise yakalayıp öldürmüşlerdir.
Halife yakalanmış ve öldürülmeden evvel halkın katledilmesi ve kentin yağmalanması kendine izlettirilmiştir. 

Moğol kültürü ve Bozkır ananelerine göre, asil kanın yere düşmesi uğursuzluk sayıldığından, halife bir keçeye sarılarak atların ayakları altında çiğnetilip öldürülmüştür.
Hülagü Han'ın o dönemde yaptığı katliamın boyutları epey çarpıcıdır.
Kaç bireyi öldürdüğü bilinmese de dönemin Fransa Kralına yazdığı mektupta, silahlı gücünün tahminen 200 bin bireyi öldürdüğünü söylemiştir.
Bağdat, Abbasiler ve İslam tarihinde ehemmiyetli bir yere sahip olmasından ve asırlar boyu oluşturularak korunan kütüphaneler, yapıtlar, camiler tamamiyle yağmalanmış, yakılmış ve Moğol istilasına uğramıştır. 

Bu nedenle İslam Rönesansının, Moğollar doğrulusunda engellendiği bugünkü tarihçileri doğrulusunda söylenmektedir.
Hülagü Han, sonrasında Filistin seferine çıkmış, Suriye ve Eyyubiler üstüne gitmiştir.
Bir ileri hedefleri Mısır olurken, babası Devasa Han Mengü'nün ölümü üstüne Hülagü Han bu seferden vazgeçmek mecburiyetinde bırakılmıştır.
Ardından taht karışıklıkları hasebiyle Hülagü Han hakimiyeti altında tespit edilen kuzey alanlarına geri döndü. 

Bu süreçte adına bıraktı silahlı gücü, Araplar doğrulusunda Ayn Calut ilçesinde yenilgiye uğratılınca Hülagü Han, intikam için yeni bir Silahlı güç topladı.
Ancak kuzeni Berkehan doğrulusunda kendine Muhabere açılınca bu Seferden vazgeçmiştir.
Kuzeni ile yaptığı savaşta yaşantısının ilk yenilgisini alan Hülagü Han, Kafkaslarda bozguna uğramıştır.
Bu muhabere Moğol silahlı güçleri içerisinde yaşanan ilk muhabere olup taht kavgalarının kıvılcımını ateşlemiştir.
Hülagü Han 1265 seneninde can vermiş, beygiri ve cariyeleri de kurban edilerek onunla beraber gömülmüştür. 

Cenazesi Şamanist ananelerine göre uygulanan nihai hükümdar olan Hülagü Han, konumunu oğullarına bırakmış, fakat İlhanlılar Devleti olmak suretiyle birçok Prenslik ve Devlet parçalarına ayrılarak küçülmüş ve ardından tarihi gömülmüştür.
Hülagü Han, tarih sayfalarına kanlı Bağdat seferi, Abbasileri tarihten yok etmesi ve Alamut Kalesi'ni fethetmesiyle geçmiştir.
Sanılanın aksine kimi kaynaklarda bilime ve kimyaya defa alakalı bulunduğu söylense de doğruluğu netleşmemiştir.
Bazı tarihçiler onun gerçekte Türk olduğunu iddia etmiş, fakat birçok kaynakta Moğol hükümdarı olarak geçmektedir.
Kale kuşatmalarında her vakit Türk ve Moğol olmayan (Çinliler gibi) insanları ön saflara sürmüştür.

5 Kasım 2018 Pazartesi

Sultan Baybars Kimdir? Hayatı ve İcraatları


Baybars 1223 seneninde Karadeniz kıyısında Kıpçak da doğmuş bir Kıpçak Türkü dür.
Kölelikten sultanlığa uzanan savaşlarla dolu müthiş bir yaşamı olan Sultan Baybars, tarihe Moğolları durduran erkek olarak geçmiştir.
Baybars Cengiz Han'ın torunu Berkan'ın damadı idi.
Ancak Moğollar ile uygulanan bir savaşta Moğolların eline tutsak düşmüş ve Sivas'ta köle sektöründe satılmıştır. 

Ardından köle olarak Kahire'ye getirilmiştir.
Baybars burada Eyyubi hükümdarı El Melik Salih doğrulusunda satın alınmış Mısır'da yaşamaya başlamıştır.
Çok zeki, Yetenekli ve gözü pek bir genç olan Baybars kısa vakitte hükümdarın Deniz Askerlerlerinden olan bahri sınıfına girmiş ve orada da kısa vakitte yükselmeye başlamıştır.
Mısır'da ve etrafında bilhassa haçlılara karşı çarpışmalara katılan Baybars, cesaretini ve muhabere kabiliyetiyle kısa vakitte sivrilmiştir.
Fransa kralı birliğindeki silahlı güç ile Mısırı ele geçirip Müslümanları bölgeden atmak istemiş Ve bu yüzden Mısır'a devasa bir silahlı güç kullanmıştır. 

Öncü Kuvvetleri'nde Baybars'ın yer aldığı Silahlı güç Mısır'da Kahire de Fransız askerlerine karşı defa devasa bir muhabere taktiği ve gösterdiği cesaretle tüm Fransız silahlı gücünü tarumar etmiş, rivayete göre Fransız Ordusu'ndan yanlızca 3,4 şahıs yaşamda kalabilmiştir.
Fransızların işgali esnasında Dimyat Fransızlar doğrulusunda ele geçirilince ilk etapta hükümdar Melik Salih üzüntüsünden vefat etmiş ve adına Turanşah hükümdar meydana gelmiştir.
Turanşah kafaya geldikten ardından ülkede kendisi adamlarını yönetime yerleştirmiş ve Fransızları bölgeden atan Memlüklülere karşı iyi davranmamıştır. 

Bunun sonrasında ülke içerisinde karışıklıklar çıkmış ve Turanşah bir suikaste ölmüştür.
Ardından bir müddet taht karışıklıkları yaşanmış ufak yaşta bir hükümdar tahta geçirilmiş ve Mısır Memlük Devleti adeta heyetmiştir.
Küçük Sultan'a Aybek Bir nevi Lala olarak yardımcı olması için getirilmiş Fakat o da karışıklıklar devam edince Aybek'te öldürülmüştür.
Ardından 15 yaşında farklı bir Sultan tahta geçmiş ve Kutuz Sultan nebiliğine getirilmiştir.
Kutuz Sultan nebiliği ile yetinmeyerek Kısa bir müddet ardından Sultanlığı istemiş ve yaptığı bir darbeyle kafaya geçmiştir.
Ancak bu sırada Baybars ülke dışında bulunuyor Ve kuzeyden Moğol saldırıları gelmekteydi.
Hülagü komutasındaki Yenilmez Moğol muhabere makinası Bağdat'ı ele geçirmiş ve Abbasiler'i yok etmişti.
Ayrıca Abbasi halifesi de öldürülmüştü Moğollar doğrulusunda.
Moğollar gelişmeye devam etmiş Mısır'a doğru gelmekte idiler.
Tam bu sırada Kutuz Baybars'a komutanlık yapmasını istemiş muhabereyi kazanması durumunda kendini Şam Valisi yapacağına soz vermiştir.
Ardından Baybars kabul etmiş ünlü Ayn-Calut savaşında İslam silahlı gücü, Baybars Komutanlığında Moğollara karşı devasa bir zafer kazanmıştır.

Baybars dünyaya moğolların Yenilebilir olduğunu göstermiş ve ilerlemeleri durmuştur.
Savaşın sonrasında Kutuz, şöhretinin artacağını düşünerek Ve efor sarhoşluğundan Baybars'a soz verilen Şam Valiliği'ni vermemiş, sonrasında ülke içerisinde karışıklıklar çıkmaya başlamıştır.
bunun neticeninde Kutuz bir suikaste Kurban Gitmiş ve sonrasında taht boşta kalmıştır.
Bunun üstüne kazanın ileri gelen kabilelerinin ortak seçimi ile Baybars Sultanlığa getirilmiş, dördüncü Memlük sultanı meydana gelmiştir.
Baybars, kafaya gelmesinin sonrasında Kutuz'un koyduğu ağır vergiler kaldırmış, altyapı çalışmalarına ehemmiyet vermiştir.
İçteki karışıklıkları savuşturmak için başkaldırı edenlerin ortadan kaldırmış iç huzuru gerçekleştirmeyi başarmıştır.
Ardından dış devletlere karşı mücadeleye girişmiş, ilk etapta ticareti varlıklaştırmak için ticaret yollarının güvenliğini sağlamaya çalışmıştır.
Ardından Bağdat'ta tespit edilen ve Moğollar doğrulusunda öldürülen Abbasi halifesinin devamını Mısır'a getirmiş ve böylece halifelik Memlüklere geçmiştir.
Baybars hızlıca kendisi yönetimini güçlendirmiş ülkede refah artmaya başlamıştır.
Ardından dış devletlerden iletişime geçmiş, ittifaklar kurup efor kazanmaya çalışmıştır.
Baybars 1265 seneninde kurduğu silahlı güç ile Suriye üstüne kez düzenlemiştir.
Çünkü Ülkesi'ne bütün tehlikeler Suriye üstünden gelmekteydi. 

Bugünkü Kayseri, Arsuz ve Sis gibi ehemmiyetli şehirleri ele geçirmiştir.
Haçlılar ile epey devasa mücadelelere girmiş Kıbrıs'a seferleri düzenlemiştir.
bölgedeki büyük küçük prenslikleri ve kaleleri ele geçirmiş, Antakya gibi ehemmiyetli bir kenti fethetmiş, Ermeni prensliğini kendisine bağlamıştır.
1277 seneninde Elbistan'da Moğol silahlı gücünün yenmiş ve devasa bir zafer kazanmıştır.
Ancak Moğollar Baybars'ı dışarıda yakalamak ümidiyle defa devasa bir orduyla geri dönmüş ve bu müddette Anadolu'daki Türkler üstüne defa devasa baskı ve zulümlerde yer almıştır.
Binlerce Türk bu süreçte öldürülmüştür.
Antakya üstüne dönen Baybars 1277 de dizanteri sonucunda vefat etmiştir.
İslam tarihine defa ehemmiyetlidir komutan olarak geride bıraktığımız Baybars 17 sene süren Hükümdarlığı süresince Mısır ve memlükleri defa Kalkındırmış, İslam tarihinde ehemmiyetli yapıtlar kazandırmış, oldukça önemli bir padişahtır. 

İlim ve İslam'a defa ehemmiyet veren Baybars, bilhassa Moğol akınları nedeniyle topraklarından kaçan alimleri Devleti'ne kabul etmiş ve burada ilimlerini yaşatmalarına destur vermiştir.
Bu sayede Kahire, Mısır ilim başkenti meydana gelmiştir.
Ayrıca Moğol istilaları ndan kaçan Türkleri kendisi Devleti'nde hudut boylarına yerleştirmiş ve korunmalarını sağlamıştır Baybars o dönemde defa kuvvetli bir etkileşim ağını, posta Yolunu geliştirerek üklesinde iletişimin ve ticaretin artmasını sağlamıştır.
Casus teşkilatını tesirli bir biçimde kullanmış.
Savaş yönünden defa zeki bir Kumandan olarak tarihe geçmiştir.
Kahire'de Bu gün dahi ayakta duran Baybars camisini yaptırmış ve henüz çoğu cami ve Medreseyi İslam dünyasına kazandırmıştır.
Baybars Hükümdarlığı süresince birçok savaşa katılmış ve çoğunda silahlı gücünün başında Bulunmuştur. 

Özellikle Moğolları durdurmasıyla tarihe geçmiş ve defa tarihçi göre Osmanlı için Kanuni ve Fatih neyse Ortadoğu içerisinde Baybars odur şeklinde özetlenebilecek bir hükümdarlık yaşamıştır.
1268 te Baybars Antakya'yı abluka etmiş ve savaşın nihayetinde kent teslim meydana gelmiştir ama Antakya prensi Beomonda o sırada Antakya'da bulunmamaktaydı.
Bunun üstüne Baybars, prense kentin sebep alındığını anlatmak için mektup yazmış ve bu mektupta"Eğer orada bulunup ne yaptığımı görse idin, annenin seni hiç doğurmamış olmasını istek ederdin." demiştir.

27 Ekim 2018 Cumartesi

Baycu Noyan Kimdir?


Moğolların 1230 seneninde geniş bir imparatorluk alanına ulaştıktan ardından, yüzünü Anadolu'ya dönmesiyle batı ucundaki komutanlık vazifesini devam ettiren Baycu Noyan epey devasa başarılar gerçekleştiren tarihimizi ve Anadolu'yu yakından ilgilendiren komutandır.

Moğolların en iyi savaşçılarının çıktığı Besud kabilesinden doğan Noyan, Cengiz Han'ın devasa komutanlarından olan Jebe' nin yeğenidir.
İlk etapta Cormagon Noyan' nın himayesi altında onun saflarında Kafkasya ilçesinde askeri faaliyetlerde yer almıştır.
Büyük başarılar sergileyen Baycu Noyan 1241 seneninde Cormagon Noyan' ın hasta olup ölmesinin sonrasında Mugan' daki Mogol birliklerinin başına getirilmiştir.
Daha ardından Anadolu'da tesir durumda tespit edilen Anadolu Selçuklularında başlayan isyanlar hasebiyle zayıflamasını fırsat bilen Baycu Noyan, 1242 seneninde Ermeni ve Gürcülerin de yer aldığı silahlı gücüyle Erzurum'a girmiş, kentte katliamlar yaparak tamamiyle tahrip edip yakıp yıkan Baycu Noyan komutasındaki Moğollar kenti terk ederek Mugan' a dönmüşlerdir.
Baycu Noyan, ardından Selçuklu hükümdarı II.Gıyaseddin Keyhüsrev komutasındaki Selçuklu silahlı gücüyle, 1243 seneninde uygulanan Kösedağ savaşında Selçukluları yenilgiye uğratmıştır.
Galibiyetinin sonrasında kendine teslim olan Sivas'a girmiş ve kenti tamamiyle yıkmıştır.
Sivas'tan ayrıldıktan ardından Azerbaycan'a döneceği sırada, Kayseri ve Erzincan gibi şehirleri alıp Azerbaycan'a dönmüştür.
Kösedağ Muhabereyi ve aldığı şehirlerin sonrasında Anadolu Selçukluları, Moğollara bağlı bir devlet meydana gelmiştir.
Baycu Noyan' nın yaptığı başarılarıyla beraber, Moğol Devletinin Orta Asya'dan, Çin'e ve Anadolu'ya kadar uzanan devasa bir hakimiyet alanına kavuşmalarıyla beraber, kendisi içerisinde idare ve ulaşım meselesi çeken bir devlet durumuna gelmiştir.
Bunun üstüne Moğol hükümdarları valileri ve komutanları, Karakum da toplanarak bir istişareye varmış ve Çin ili Kubilay'a bırakılmış, İran ve İslam toprakları ise yeni Şehzade Hülagü' ye devredilmiştir.
Hülagü, henüz ardından İlhanlılar isimiyle anılacak olan İran'a doğru silahlı gücünü toplayarak gelişmiş, amacı Bütün İslam toprakları ve orta doğudur.
Bu sırada Baycu Noyan bir süre görevden alınmış, görevden alınmasına neden olan komutan öldürülünce yeniden İran birliklerinin komutanlığına getirilmiştir.
Hülagü' nün İran ve batı bölgelerine ilerlemesiyle, orduya hakimiyet kısmı sağlamak, kışın ve yazın kullanılacak olan konaklama yeri ayarlamak için Baycu Noyan yeniden Anadolu'ya hareket etmiştir.
1245 seneninde İlk etapta Diyarbakır ve Ahlat gibi bölgelerin alınmasının sonrasında, Aksaray ele geçirilmiş, en son gözünü Anadolu Selçukluların başkenti ve kalbi olan Konya'ya dikmiş ve silahlı gücünü Konya'ya ilerletmiştir.
1256 seneninde, merhametsiz Moğol silahlı gücü Konya' yı kuşattığı sırada, halk tedirgin bir bekleyiş içerisinde beklemekteydi, kentte kalan tek Selçuklu komutanı olan Nizamettin Ali verilen bir Cuma hutbesinde kurtulmalarına değin tek yolun, halkın tüm mallarından vazgeçmesi olduğunu söyler.
Bunun üstüne Konya halkı, tüm varlıklarını Moğollara teslim etmesi için Nizamettin' e verirler, toplanan altın ve hazinelerle Baycu Noyan' a kenti serbest bırakması karşılığında toplanan hazine verilir.
Ancak Batuhan' a Konya' yı yıkacağını değin soz verildiğini söylemesi üstüne, Nizamettin Ali yanlızca Konya' nın surlarını yıkmasını ve böylelikle vermiş bulunduğu sözü adına getirmiş olacağını söylemesi üstüne, Baycu Noyan yanlızca Konya' nın dış surlarını yerlebir eder ve şehre dokunmadan geri döner.
Nizamettin Ali ile Baycu Noyan arasında kimi enteresan diyaloglar yaşanır.
Rivayete göre Nizamettin Ali hazineyi teslim etmeye geldiği zaman, Baycu Noyan' nın hanımı ona şarap ikram eder, Nizamettin Ali haram olmasından içmez, bunun üstüne Baycu Noyan' nın hanımı biz içiyoruz ya der, O da siz kafir siniz içersiniz deyince, bunun üstüne bayan biz kafir olabildiğimiz durumda sizi yeniyoruz, sizden üstünlüğümüz nedendir diye sorar, Nizamettin Ali de biz Allah'ın emirlerinden uzaklaşmaya başladık, bunun üstüne Tanrı sizi güçlendirdi der.
Baycu Noyan, Bütün silahlı gücüyle Konya' yı kuşattığı sırada enteresan bir olay gelmiştir.
Moğollardan korkan ve can tehlikesi yaşam sürdüren halk, can havliyle Hazreti Mevlana Celaleddin Rumi' nin kapısını çalmış, kuşluk zamanı haneden çıkan Hz Mevlana bütün Konya halkını arka kısmına alarak, Moğolların kuşattığı kentin surlarına çıkmış ve yüksek bir bölgede namaza durmuş, ilk etapta bu maneviyatı yüksek veliyi gören Moğol askerleri korkmuş ve panik içerisinde ok atmaya çalışmışlar, fakat bırakın ok atmayı okun yaylarını dahi gerip atamamış ve oldukları gibi kalmışlar, bunun üstüne Baycu Noyana haber gönderilerek askerlerin öylece kala kaldıkları söylenmiştir.
Baycu Noyan aldığı haber üstüne sinirlenerek okunu istemiş, okunu Hazreti Mevlana' ya doğrultarak atmış, fakat attığı oklar her seferinde geri dönmüş, attığı üçüncü okun nihayetinde ayakları kitlenmiş ve ok atmaktan vazgeçmiştir.
Daha ardından askerlerine dönüp bu kenti kuşatmaktan iyi ki vazgeçmişim, her kentte bu tür bir erkek olsa hiçbir kenti alamazdık, bu erkeğin kötülüğünden korkalım dediği rivayet edilir.
Bu vakası Hz.
Mevlana'nın kaynaklarından olan Eflaki den bilmekteyiz.
Konya' da ki kuşatmanın sonrasında, Baycu Noyan yeniden geri döner ve Hülagü' nün ilerde işini basitleştirmek için Elbistan' ı alır.
Ardından Baycu Noyan' nın İran ve Bağdat seferlerine yardımcı bulunduğu kimi tarihi kaynaklarda geçmektedir.
Ancak Baycu Noyan' nın sebep can verdiği ile ilgili net bir malumat yoktur.
İddia odur ki Halife Mustasım Billah ile saklıca yazışması neticesi hıyanet ettiği düşünülerek, Hülagü Han doğrulusunda öldürtülmüştür.
Moğollar geniş bir hakimiyet kısmı içinde kurdukları imparatorlukları için gittikleri mekanları yakıp yıkmaktan farklı bişi getirmemişlerdir.
Hakim oldukları bölgelerin ele geçirilerek ilerlemelerinde yanlızca Cengizhan tesirli olmamış, Baycu Noyan gibi becerili komutanlar vasıtası ile Moğollar bir dönem damgasını vurmuştur.
Baycu Noyan da bizim için Anadolu'da yakıp yıktığı şehirlerin tarihini silmesi ile tarihe kanla damga vurmuş komutanlardan biri meydana gelmiştir.
Çoğu tarihçiye göre Baycu Noyan, İlhanlılar devletinin kurulmasını gerçekleştiren komutan meydana gelmiştir.